Allah ile Tanrı arasındaki fark için öncelikle Allah ile Tanrı kavramını açıklamak gerekiyor.

ALLAH (C.C./Celle Celaluhu)        

   Allah Sözcüğü; Arapça İLAH sözcüğüne EL ön takısı getirilerek EL-İLAH tamlamasındır.   Kainatın ve kainatta bulunan tüm varlıkların yaratıcısı, koruyucusu olan tek varlık, ibadet edilmeye layık tek Rab, Mevla, Hüda’ya ait özel isim. En yüce varlık olarak inanılan, bütün kemal sıfatları şahsında bulunduran ve her türlü noksan sıfatlardan uzak olan gerçek Ma’bud. Varlığı zorunlu olan tek yaratıcıya ait yüce bir isim.

   Bu isimle çağırılan, adlandırılan başka hiçbir varlık yoktur, olmayacaktır da. İsmin ait olduğu yaratıcı bir olduğundan çoğulu da yoktur. Ancak cinsleri olan varlıkların çoğulları olabilir. Allah kendi iradesiyle evreni yoktan var eden, ona belli bir düzen veren gökleri ve yerleri ve bunların arasındaki canlı-cansız tüm varlıkları yaratan, onlara hayat ve rızık veren, öldüren-dirilten, dilediğini dilediği şekilde idare ve tasarrufu altında bulunduran, varlığı kendinden olan, her şeyi bilen-gören-işiten, her şeye gücü yeten, bütün arzın gerçek sahibi, emir ve hüküm koymaya tek yetkili, övülmeye, itaat edilmeye, şükredilmeye gerçek layık, bir benzeri daha bulunmayan, bütün canlı-cansız varlıkların itaat ettiği, boyun eğdiği, ibadet edilmeye layık Hak Ma’bud’dur. Allah Ma’bud olduğu için Allah değildir, Allah olduğu için Ma’bud’dur. Allah bir şeyin olmasını istediği zaman ona ‘’OL’’ der ve o şey hemen olur. O’nun ilah oluşu, ibadete layık oluşu bir başka sebepten değil kendi ‘’Zat’ının Yüceliğindendir.’’ İnsanlar zaman zaman  putlara, ateşe, güneşe, yıldızlara, milli kahramanlara veya hakkında korku-ümit besledikleri herhangi bir şeye veya birisine tapmışlardır. Allah’ın dışındakiler ancak insanların (yaratılanın) Mabudlaştırılmasıyla Mabud olarak adlandırılırlar, dolayısıyla ibadete layık değildirler. Oysa Allah bütün beşer ona inansa da inanmasa da, ibadet etse de etmese de o, zatıyla Allah (Yaratıcı) olduğu için ibadete layıktır. Beşerin (yaratılanın) inkarı onu Allah olmaktan uzaklaştırmaz.

TANRI :

Tanrı kelimesi ‘’Gökyüzü, Şafak’’ anlamlarına gelen ‘’TAN’’ kelimesinden türemiştir. Orta Asya’da genellikle ‘’GÖKYÜZÜ’’ anlamında kullanılmıştır. Eski birçok dillerde; Tengri, Tangora, Tanara, Teneri, Tingir, Dingir, İlu, Çalap, Çalep,

Teri vb. ifadelerle yazılmış ve kullanılmıştır. Yaratıcı güç olarak kabul edilmiştir. İnsanlar nesiller boyunca bir çok farklı şeylere tapmışlar ve bunlara Göktanrı, Yertanrı gibi isimler vermişlerdir. Fakat bu inançlar gerçek dışı inançlardır.

ALLAH İLE TANRI ARASINDAKİ FARK:

Yukarıda ifade edildiği gibi TANRI sadece yaratıcı güç anlamına gelmektedir. ‘’ALLAH’’ ise gerçek yaratıcıdır ve tekdir. Her dinin Tanrı anlayışı farklı olmakla birlikte Yüce Dinimiz İslam dini Tanrı yani tüm evreni ve canlıları yaratan olarak yüce ‘’ALLAH’’ı kabul etmiştir ve doğrusuda budur. Yani Tanrı kelimesi tam manasıyla Allah anlamına gelmez,  fakat Allah kelimesi kullanıldığında Kainatın ve Kainattaki tüm varlıkların yaratıcısı, koruyucusu olan tek varlık, ibadet edilmeye layık tek rab anlamlarına geldiğinden Tanrı kavramını da içerisinde barındırır, Tanrı kelimesi ise Allah kavramını tam anlamıyla barındırmaz. Kavramların açıklayıcı isimleri vardır. Örneğin çay bahçesi genel isimdir, oysa güzel Rize’mizin adeta sembolü haline gelen ZİRAAT ÇAY BAHÇESİ özel isimdir. Yani çay bahçesi denildiğinde her hangi bir çay bahçesi akla gelir, ama Ziraat Çay Bahçesi denildiğinde özel bir çay bahçesinden bahsetmiş oluruz. Ziraat Çay Bahçesine çay bahçesi demenin mahsuru yoktur ama özel yer ifade ederken ayırmak zorundayız. Bizler insanız ve bize insan diye hitap edilmesinin bir mahsuru yoktur, buna rağmen insan yerine ismimizle hitap edilmesi hoşumuza gider. Bir şeyi ifade ederken kelimeler o ifadeye anlar yüklerler. Allah yerine Tanrı demenin Allah kelimesinin tam ifadesi olmamakla birlikte İslami açıdan bir sakıncası yoktur.

Yazımızı Allah’ın başkaca isimleri olan Esma-ı Hüsna’yı hatırlayarak tamamlayalım;  ALLAH (C.C.), Er-Rahman, Er-Rahim, El-Melik, El-Kuddüs,

Es-Selam, El-Mü’min, El-Müheymin, El-Aziz, El-Cebbar, El-Mütekebbir, El-Halık, El-Bari, El-Musavvir, El-Gaffar, El-Kahhar, El-Vehhab, El-Rezzak, El-Fettah,

El-Alim, El-Kabıd, El-Basıt, El-Hafid, El-Rafi, El-Mu’izz, El-Müzill, Es-Semi, El-Basir, El-Hakem, El-Adl, El-Latif, El-Habir, El-Halim, El-Azim, El-Gafur, Eş-Şekur,

El-Aliyy, El-Kebir, El-Hafız, El-Mukit, El-Hasib, El-Celil, El-Kerim, Er-Rakib,

El-Mucib, El-Vasi, El-Hakim, El-Vedud, El-Mecid, El-Bais, Eş-Şehid, El-Hakk,

El-Vekil, El-Kaviyy, El-Metin, El-Veliyy, El-Hamid, El-Muhsi, El-Mübdi, El-Muid, El-Muhyi, El-Mümit, El-Hayy, El-Kayyum, El-Vacid, El-Macid, El-Vahid, Es-Samed, El-Kadir, El-Muktedir, El-Mukaddim, El-Muahhir, El-Evvel, El-Ahir, El-Zahir,

El-Batin, El-Vali, El-Müteali, El-Berr, Et-Tevvab, El-Müntekim, El-Afüvv, El-Rauf, Malik-ül Mülk, Zül-Celali Vel İkram, El-Muksit, El-Cami,El-Ganiyy, El-Mugni, El-Mani, Ed-Darr, En-Nafi, En-Nur, El-Hadi, El-Bedi, El-Baki, El-Varis, Er-Raşid,

Es-Sabur.

Manevi değerleri daha yüksek bir toplum olması temennisiyle, Selam ve Dua.

İBRAHİM MURTEZAOĞLU – ibrahim@krmkrm.com.tr  –  0532 314 12 45